Obezite ve Psikolojik Boyutu
Obezite, günümüz dünyasında çok yaygın olan bir kilo problemidir. Genellikle sebepleri açısından da tedavisi açısından da genetik ve fizyolojik faktörleriyle ele alınan obezitenin psikolojik boyutu görmezden gelinmektedir fakat psikolojik desteğin dahil olmadığı bir obezite tedavi programının başarılı olması beklenmemektedir. Bu nedenle obeziteye sebep olan faktörler içerisinde ve obezitenin tedavi edilmesi sürecinde psikolojik etmenlerin öneminin kavranması gerekmektedir.
Obezite nedir?
Obezite, tüm dünyada hızla yaygınlaşan çok faktörlü bir kilo problemidir. Dünya Sağlık Örgütü, obeziteyi dünya çapında bir salgın olarak tanımlamaktadır. Obezite, kilo ve boy ile hesaplanan vücut kitle indeksinin belirli bir sınırın üzerine çıkmasıdır. Aynı zamanda vücuttaki yağ kütlesinin yağsız kütleye kıyasla aşırı fazla olmasıdır. Normal şartlarda yetişkin erkeklerde vücuttaki yağ oranı %15 ile %18 arasındadır; yetişkin kadınlarda ise bu oran %20 ve %25 aralığında değişmektedir. Vücuttaki yağ oranının yetişkin bireyler ele alındığında; erkeklerde %25, kadınlarda %30’un üzerine çıkması obezite riski olduğu için detaylı incelemeye alınma sebebidir. Henüz gelişim aşamasında olan çocuk ve ergenlere obezite tanısı konulması için daha detaylı ve hastaya özel bir inceleme yapılması gerekir. Kişinin yetişkin yani gelişimini tamamlamış veya gelişim aşamasında olması fark etmeksizin; obezite tanısı konulması için tanıyı koyan kişiler bu alanda yetkinlik kazanmış uzmanlar olmalıdır.
Obezitenin Sebeplerinin Psikolojik Boyutu
Kişinin kendi bedenine karşı olan tutumu beden algısı olarak adlandırılır. Bazı toplumlarda bireylerin bedenlerinin “olması gerektiği” şekli çok net sınırlarla çizilmiş ve bu dayatılmıştır. Toplum tarafından çizilen sınırlar genellikle kişiye fazla kilonun çekici olmadığını söyler. Bu sebeple kişiler yaşadıkları kilo artışı problemlerinde, “olması gereken bedene” çok uzak oldukları düşüncesiyle kilo verme konusunda umutsuzluğa kapılır ve devamında da gereğinden fazla besin tüketimine devam ederler. Bu durum kişilerin obezite sorunu yaşamasına sebep olur. Çünkü kişi umutsuzluğa kapıldıkça kilo alır ve kilo aldıkça daha çok umutsuzluğa kapılır. Bunun yanında görünüşe aşırı önem veren bir ailede yetişmek de kişiyi obeziteye sürükleyen sebepler arasındadır. Ailelerin bedene yönelik aşırı katı tutumu da toplumdaki ideal beden algısı ile benzer bir sürece sebep olup obezitenin psikolojik öncülleri içerisinde yerini alır. Olumsuz beden algısına aynı zamanda özellikle ergenlik döneminde yaşanan dalga geçilme, beden eğitimi derslerinde zorlanma ve benzeri durumlar da sebep olur. Olumsuz beden algısı yaşayan kişi daha çok kendini toplumdan soyutlar. Toplumdan soyutlandıkça ve kendi ile kalıp, kendi bedenine dair olumsuz düşüncelerini pekiştirdikçe sahip olduğu karamsar ruh hali de kişiyi yemek yemeye itebilir. Sosyal kaçınma yaşayan kişi olumsuz duygu durumları, stres, kaygı, anksiyete ve depresyon gibi durumları da beraberinde yaşayabilir. Sosyal kaçınma yaşasın veya yaşamasın birey yaşadığı çeşitli sıkıntılara karşı baş etme yöntemi olarak yemek yemeyi seçebilir. Zevk veya kendini iyi hissetme adına yeme davranışı da zamanla bir yeme bağımlılığı problemine dönüşüp kişide obezite sorunu görülmesine sebep olabilir. Diğer bağımlılıklar gibi ciddi bir problem olan yeme bağımlılığı asla hafife alınmamalı ve zevk için yemek yeme davranışı zamanla yeme bağımlılığına dönüşen kişilere karşı asla yargılayıcı yaklaşılmamalıdır. Bu konuda kişilere yargılayıcı yaklaşıp onları iradesiz olmakla suçlamak çok hatalı bir yaklaşım olur. Bu yaklaşım obezite problemi yaşayan kişiye kendini güçsüz hissettirip yeme bağımlılığını tetiklemek ve obezite seviyesini arttırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Ayrıca yemek yemek beyindeki ödül mekanizmasını tetiklediği için kişiler kendilerini ödüllendirmek için de sürekli bu yolu seçebilirler. Başka bir olumlu pekiştireç alamayan kişilerde kendini ödüllendirme ihtiyacı ve bunun için araç olarak yemeği kullanma; bunun sonucunda da yeme bağımlılığı ve obezite çok sık görülür.
Obezite Tedavisinin Psikolojik Boyutu
Obezite tedavisi genellikle beslenme ve spor odaklı ilerletilen bir tedavi programı şeklinde bilinir fakat psikolojik boyutu da plana eklenmemiş bir obezite tedavisinin tam bir başarı sağlaması çok yüksek bir olasılık değildir. Psikolojik süreci bulunmayan bir obezite tedavisi, başarılı olsa bile geriye olumsuz dönüş yaşanma ihtimali çok fazladır. Obezite sorununu çözmek isteyen kişilerde ilk önce kişinin beden algısındaki olumsuzlukları değiştirmek önemlidir. Obezite problemi ile baş etmeye çalışan kişi ilk etapta bedeninin kontrolünü kendi eline almalı bunun için de bedenini sahiplenmelidir. Bilişsel davranışçı terapi yönteminin etkin olarak kullanıldığı obezite tedavisinde, ruh sağlığı uzmanının bir diğer rolü de kişinin yeme bağımlılığı ile ilgili terapi süreci düzenlemektir. Yeme bağımlılığı bulunan kişinin stresli olduğu veya bunun benzeri olumsuz duygulanım yaşadığı durumlarda rahatlama aracı olarak ya da farklı durumlarda ödül aracı olarak yemeği kullanması ile ilgili çalışmak da sürecin bir parçası olmalıdır. Kişinin ödül veya rahatlama aracı olarak seçtiği eylemlerin, yemek yeme eylemi yerine onun hayatına artı değer katabilecek eylemlerle yer değiştirmesi süreç açısından çok büyük bir adım olacaktır. Obezite sorunu yaşayan kişinin çevresinden duyduğu veyahut da toplum normları ile içselleştirdiği, kalıp beden algılarından sıyrılması da ancak psikolojik destekle sağlıklı bir şekilde olabileceği gibi sürecin hem başarılı olması hem de sonrasında olumsuz bir geri dönüş yaşanmaması için önemlidir. Aynı zamanda süreç yürütülürken kişinin hayatını sadece kilo verme ve tartıda gördüğü değer üzerine kurmasını engellemek için denge sağlanmalıdır. Sadece kilo odaklı bir hedef belirleme ve hedefe yönelik ilerleme haricinde de farklı yan hedefler de gündeme alınmalı böylece kişinin kiloyu takıntı haline getirmesi önlenmelidir. Aynı zamanda obezite tedavisine başlamadan önce toplumdan bir uzaklaşma yaşayan ve kendini izole eden obez bireylerin, kilo verme süreci tamamlanmamış olsa bile yeniden toplum içerisinde yer almaları üzerine de çalışmak da tedavi programında psikolojik boyutunun görevlerindendir. Psikolojik boyutu da sağlıklı bir şekilde ilerlemiş obezite tedavilerinin, psikolojik boyutu hiçe sayılmış obezite tedavilerine kıyasla çok daha fazla başarılı olduğu ve günümüzde çok daha sık tercih edilmeye başlandığı bilinmektedir.